Vizyon üzerine – Wintel’in öyküsü

Sizlere “Wintel”in (*) hikayesini aktarmak istiyorum. Bazılarımız bilgi işlemin “IBM”, delikli kart, “Mainframe” ve “Dumb Terminal” demek olduğu günleri yaşamış ve hatırlıyor olabilir. Bir kısmımız kişisel bilgisayar devrimine şahit olmuştur. Ancak birçoğumuzun bugünkü PC pazarının nasıl doğduğunu ve yaşanan ilginç olayları bildiğini –en azından tümünü- sanmıyorum.

Aktaracağımız öykü, 1975 yılında Amerikalı Micro Instrumentation and Telemetry Systems (MITS) şirketinin geliştirdiği ilk “PC” (Kişisel Bilgisayar) olan Altair 8800’ün piyasaya sürülmesi ile başlıyor. Aslında bir süredir –bugünkü “PC toplama” kavramına benzer şekilde- toplama parçalarla bir kişisel bilgisayar meydana getirmek mümkündü ancak MITS’in başarısı kullanılır durumda, derli toplu bir makineyi yaygın satışa sunabilmesindedir.

Honeywell’de çalışan Paul Allen kişisel bilgisayarların vaad ettiği potansiyelin uzun süredir farkındadır. MITS’in Altair girişimi ile heyecanlanır ve irtibatı hiç kesmediği, birlikte projelere imza attıkları çocukluk arkadaşı, Harvard öğrencisi Bill Gates’e gider. İkili kısa süre içinde üniversitenin DEC PDP-10 makinesinde Altair’in spesifikasyonlarını emüle ederek bu cihaz için bir BASIC programlama derleyicisi geliştirmeye başlarlar (ikili, henüz formel olmayan ortaklıklarını bu sıralarda Micro-soft olarak adlandırmaktadır.) 1977 yılında Microsoft ismi altında ortaklık kurulur ve Microsoft BASIC başta MITS olmak üzere muhtelif üreticilere ve şirketlere (Apple dahil!) lisanslanmaya başlanır (Microsoft FORTRAN ve COBOL-80 yakın takipçi ürünler olacaktır.)

Aynı yılda Intel modern PC işlemcilerinin atası sayılabilecek 8080 işlemcisi üzerinde çalışmaktadır. O sıralarda Intel’e danışmanlık yapmakta olan mühendis Gary Kildall her gün evinden 80 kilometre yol katedip Intel’in DEC PDP-10 makinesi üzerinde koşan 8080 emülatörünü kullanarak Intel’in sipariş ettiği sistem geliştirme yazılımını (PL/M) tamamlamaya çabalamaktadır.

Derken kişisel bilgi işlem dünyasını ateşleyen kıvılcımlardan biri ateşlenir! Yolculukların yorucu hale gelmesiyle birlikte Kildall, evde çalışmak üzere Intel yetkililerinden kendisine 8080 mikro işlemcili bir makine vermelerini talep eder. Ama işin ironik yanı Intel’in elinde Intellec-8 olarak adlandırdıkları sadece bir tane prototip 8080 tabanlı makine vardır ve bu makinenin üzerinde yazılım veya depolama ünitesi mevcut değildir!

Kildall, o sıralarda “Floppy” disket ünitesi üzerinde çalışan Shugart Associates şirketinden bir test ürünü almayı başarır. Bu üniteyi elindeki Intellec-8 ile kullanabilmesi gerekli donanımı (interface) bir arkadaşına yaptırır. Sonrasında Intel’in PDP-10 makinesi üzerinde, Shugart’ın disk ünitesi ve Intellec-8’i konuşturacak yazılımı (işletim sistemini) hazırlamaya başlar (Kildall, Digital Equipment Corp.’un TOPS-10 işletim sistemini kullanmaktadır. Bugün halen bir çeşit standart olan 8 karakterli dosya ve 3 karakterli dosya uzantı isimleri TOPS-10’dan mirastır.)

1975 yılı sonuna doğru CP/M (Control Program for Microcomputers) adını verdiği işletim sistemini geliştiren Kildall nihayet Intel’in sipariş ettiği PL/M’i yazmaya başlar. Ancak Intel yazılıma karşı tüm ilgisini kaybetmiş, tüm dikkatini 8080 işlemci satışlarına vermiştir, PL/M’den vazgeçerler. Kildall’ın CP/M’i pazarlama önerisini de aynı nedenle kabul etmezler !

1976 yılında IMSAI adındaki bir şirket kendi özgün disket sürücüsünü ve Intel’in 8080 işlemcisini kullanarak oldukça başarılı kabul edilebilecek bir PC geliştirmiştir. Dış depolama üniteleri olmayan bir bilgisayarın pazarda şansı olamayacağını görürler; Bir işletim sistemine ihtiyaçları vardır ve bu konuda çalıştığından haberdar oldukları Gary Kildall’a başvururlar.

Kildall’ın CP/M’i, standart IBM disketlerini okuyacak, yazacak biçimde geliştirildiği için IMSAI’nin özgün disket biçemi ile uyumsuzdur doğal olarak. İlk akla gelen çare bir “IMSAI CP/M” sürümü yaratmaktır. Ancak ileri görüşlü ve son derece titiz bir insan olarak tanınan Kildall, bunu yapmak yerine işletim sistemini iki parçaya ayırmayı uygun görür ve böylelikle donanımla ilgili kontrol rutinlerini içeren BIOS (Basic Input/Output System) doğar. Bu modern PC çağınının kapısını biraz daha aralayan son derece kritik bir karardır ve CP/M pazarda ilk ve tek “sistemler arasında taşınabilir işletim sistemi” haline gelir.

Kildall pazarın gelişim yönünü anlamış ve eşi Dorothy ile birlikte aile şirketleri Intergalactic Digital Research’ü kurmak üzere faaliyete geçmiştir. CP/M’in süregiden öyküsü başlı başına bir maceradır ancak kısa tutmak gerekirse, 1977 yılında 2.2 sürümü ile pazarda hit olmuş, yaklaşık 500 bin kopyası satılmıştır. Eleştirilse de, bilgisayardan kendine ayrılan 8 KB’lik (Evet sadece bu kadar!) hafıza alanı içerisinde görevini son derece başarıyla yerine getirmiştir.

Bu sıralarda, Intel, 8080’ini geliştirmeye devam etmiş, 1978 yılında, 16 bit’lik işlemcisi 8086 ve onun ardından ucuz versiyonu 8088’i duyurmuştur. 1 MB’lik hafıza alanını kullanabilen bu işlemcilerin geleceği son derece parlak görünmektedir. Bu arada Kildall’ın önceliği, halen pazarın baskın ürünü olan 8080’ler üzerinde koşan CP/M’i geliştirmektir. Yeni Intel işlemcisi için geliştirmeye başladığı CP/M-86’nın önceliği yoktur ve bu proje üç yıl kadar daha beklemek zorundadır !

Derken 1980’de bir dev kişisel bilgisayar dünyasına adım atmaya hazırlanır. Zamanın “Mainframe” devi IBM, giderek geliştiğini gördüğü kişisel bilgisayar pazarından pay almaya karar verir ve değerlendirme sonucunda PC’lerinin merkezinde Intel’in 8088 işlemcisini kullanmayı seçer. Sıradan bir müşteri gibi (tabii ki gizlilik faktörü dışında) IBM’ciler Intel’e işlemci sipariş ederler (bu noktada, halen son derece küçük bir şirket olan Intel’den bu ürünü neden özel olarak lisanslamadıkları veya Intel’i neden satın almadıkları soru işaretidir.)

IBM, Intel ve diğer tedarikçi şirketlerle çalışmalarını büyük bir gizlilik içerisinde yürütmeye özen göstermektedir. İşlemci konusu hallolmuştur ve onların da bir işletim sistemine ihtiyaçları vardır. Hemen CP/M için Kildall’ın şirketi DR’nin kapısını çalarlar. O sırada kişisel uçağı ile bir yolculuğa çıkan Kildall’ın yerine eşi Dorothy IBM’cilerle görüşür. Dorothy, IBM’in görüşmelere başlamak için istediği gizlilik sözleşmelerini imzalamaya yanaşmayınca “bozulan” IBM yetkilileri kişisel bilgisayar pazarının bir başka oyuncusu olan Microsoft’a gitmeye karar verirler (bir tarihi dönemeç daha!)

Bill Gates, büyük balığı yakaladığını anlamıştır. IBM’cileri memnuniyetle ağırlar, istedikleri gizlilik sözleşmelerini imzalar, Microsoft BASIC ve diğer ürünler konusu kolayca çözümlenir. Ancak bir Microsoft işletim sistemi mevcut değildir ! Ortada bir satır dahi işletim sistemi kodu olmamasına rağmen Gates IBM’i lisans anlaşmasına ikna eder.

O zaman dek yazılım geliştiriciler, fena sayılmayacak bir paraya, tüm kullanım ve dağıtım haklarını üretici firmalara devir etmeyi tercih ederken Microsoft farklı bir yol seçmiş, IBM’ciler de kayda değer bir bedel ödemeden (!) işletim sistemi konusunu çözümlemiştir. (Microsoft’un zenginliğinin temeli de işte böyle atılmıştır. PC başına Microsoft 50 USD lisans bedeli alacak, buna karşın IBM işletim sistemini 100 USD’ye satabilecektir!)

Aynı yıllarda Seattle Computers şirketi kişisel bilgisayar parçaları üretip satmaktadır ve Intel’in 8086 işlemcisini kullanarak kendi kişisel bilgisayarlarını üretmeye hedeflemiştir. Şirket çalışanlarından ve ortaklarından Tim Paterson, bir işletim sistemi arayışındadır ve Kildall’ın CP/M-86’sını beklemektedir. Digital Research CP/M-86’nın çıkışını geciktirdiği için Paterson kend işletim sistemini geliştirmeye karar verir.

Paterson, CP/M’i kopya ederek ve bazı disk kontrol rutinlerini iyileştirerek geliştirdiği işletim sistemine QDOS adını vermiştir. QDOS, 86-DOS adını alarak üreticilere lisanslanmaya başlar. IBM’le flörte başlamış olan Gates durumdan haberdardır ve 25 bin USD ödeyerek (bazılarına göre 50 bin USD) 86-DOS’un lisansörlerinden biri olur (adını da MS-DOS koyar)

Microsoft’un patronu, büyük bir iş adamı olduğunu bir kez daha kanıtlamıştır. 1981 yılında Paterson’u işe almış, IBM’in yüksek standartlarını karşılayacak biçimde MS-DOS’u geliştirmesini sağlamıştır (PC-DOS adıyla). Paterson’a göre, CP/M benzerliği bu noktadan sonra artmış meşhur “A>” imleci IBM’in isteği ile CP/M’den alınmıştır. Paterson, IBM’le “yorucu” olarak tanımladığı uzun bir çalışmanın ardından PC-DOS 1.1 sürümünü tamamlar ve PC-DOS 2.0 arefesinde Microsoft’tan ayrılır.

Birkaç önemli ayrıntının altını çizmek gerekirse;

Intel, IBM’e satmakta olduğu 8088 işlemcilerini dileyen her üreticiye serbestçe satabilmektedir.
Aynı şekilde Microsoft, MS-DOS adıyla IBM PC-DOS’un jenerik bir sürümünü tüm üreticilere –lisans haklarını devretmeden!- satabilmektedir.
CP/M-86, pazara geç çıkmasının etkisiyle ivme yitirmiş ve ölüm sürecine girmiştir.
IBM, gelecekteki işletim sistemleri için de Microsoft ile işbirliği yapmayı istemektedir.

Sonrası daha güncel hikayelerle dolu. Apple’ın yaratıcısı Steve Jobs, Microsof’un kapısını çalıp ilk Macintosh prototipini gösterir ve uygulama yazılımları konusunda işbirliği önerir. Gates’in bu cihazdaki muhteşem grafik arabiriminden “esinlenerek” DOS üzerinde koşan Windows 1.0 grafik arabirimini geliştirmesi vs. malum hikaye.

Özetlendiğinde “eğer”ler ile dolu olan bu hikayeden çıkan ana fikir geleceği görebilmenin, vizyon sahibi olabilmenin ve kararlılığın önemi. Vizyonu yetenler bugün halen yollarına devam ediyorlar.

(*) Intel x86 işlemci tabanlı ve Microsoft işletim sistemi ile yüklü kişisel bilgisayarlara takılan isim.

(Bu yazının aslın BTdünyası‘nda yayınlanmıştır.)